’Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şüyu) Davası’’, paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz malların aynen taksim edilmesi (bölüştürülmesi) veya mahkemece satılarak bedelinin hissedarlar arasında payları nispetinde paylaştırılmak suretiyle ortaklığın sonlandırıldığı bir dava türüdür. Elbirliği ile mülkiyet (iştirak) ya da paylı mülkiyet (müşterek mülkiyet) halinde ortaklık konusu taşınır ya da taşınmaz malın kullanılması, o maldan yararlanılması veya malın üzerinde tasarrufta bulunulması farklı hukuki statülere tabii olmaktadır. Dolayısıyla ortaklar veya paydaşlar, ortaklık konusu mala ilişkin fikir birliği içerisinde olmadıkları takdirde bu davayı açarak oluşan uyuşmazlığı giderebilirler.
İzale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) en çok miras hukukuna konu olur. Miras kalan mallar bir bütün olarak mirasçılara geçtiğinden, malın satışında anlaşamayan mirasçılar ortaklığın giderilmesi davasına başvurabilir.

Ortaklığın giderilmesi (İzale-i Şuyu) iki yöntemle mümkündür:
- Aynen Taksim (bölüştürme) Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi: Taşınır veya taşınmaz malın aynen bölünmesidir. Örneğin, değeri eşit iki parçaya bölünebilen bir arsanın ikiye bölünerek paydaşlığın giderilmesi.
- Satış Suretiyle Ortaklığın Giderilmesi: Taşınır veya taşınmaz malın icra yoluyla satılarak bedelinin paydaşlar arasında bölüştürülmesidir.
Türk Medeni Kanunumuzun 698. Maddesine Göre: “Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.”
Miras ortaklığı açısından Türk Medeni Kanunumuzun 642. maddesinde özel bir düzenleme mevcuttur. Esasen bu dava miras paylaşımı davası ya da diğer adıyla miras taksim davasıdır. Ancak uygulamada mirasçılar tarafından da ortaklığın giderilmesi davası adında açıldığı görülmekle birlikte, hukuki nitelendirme hakimin görevi olduğu için davanın reddi yerine aşağıda alıntılamış olduğumuz 642. madde hükmüne göre karara çıkılmaktadır. Çünkü bu neviden bir durumun varlığı halinde doğrudan hatalı nitelendirme nedeniyle davanın reddine gidilmesi, usul ekonomisi ilkesine de aykırılık teşkil edecektir.
Türk Medeni Kanunumuzun 642. Maddesine Göre: “Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.“
Ortaklığın Giderilmesi Davası Kime Karşı Açılır?
Ortaklığın giderilmesi davası, menkul veya gayrimenkule ortak olan tüm paydaşlara karşı açılır. Herhangi bir paydaş taşınır veya taşınmaz maldaki ortaklığa son verilerek ortaklığın bitirilmesini talep edebilir. Paydaşlar, kendi aralarında malı nasıl paylaşacaklarına dair bir anlaşma yaparak da ortaklığa son verebilirler. Ancak anlaşma yoluyla ortaklık sonlandırılamıyor ise, paydaşlardan biri veya birkaçı diğer tüm paydaşlar aleyhine izale-i şuyu davası açarak ortaklığın giderilmesini isteyebilir.
Tüm paydaşların ortaklığın giderilmesi davasında yer alması zorunludur. Paydaşlardan birinin ölümü halinde mirasçılık belgesinde ismi geçen tüm mirasçıların davaya dahil edilmesi gerekir. Tüm ortaklar davaya dahil edilmeden davanın sonuçlandırılması mümkün değildir.

1. Aynen Taksim Suretiyle İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi)
İzale-i şüyu davasının tarafları malı nasıl bölüştüreceklerine anlaşarak dava sırasında bu antlaşmayı hakime bildirebilirler. Hakim bu antlaşma doğrultusunda ortaklığın giderilmesine karar verebilir. Taraflar malın paylaşılması konusunda anlaşmazlarsa maldaki ortaklığın ya satış suretiyle ya da aynen taksim yoluyla giderilmesi gerekir.
Ortaklığın giderilmesi davasında malın aynen taksimi için taraflardan yalnızca birinin talepte bulunması yeterlidir. Taraflardan biri ortak malın aynen taksim edilerek ortaklığın giderilmesine karar verilmesini isterse, hakim öncelikle aynen taksim şartlarının bulunup bulunmadığını araştırmalıdır (MK md. 699/2).
Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen taksimin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Eğer taşınmaz malda kat mülkiyeti kurmak mümkünse, hakim kat mülkiyeti kurulup kurulamayacağını çok iyi araştırmalıdır. Kat mülkiyetinin kurulması mümkün olan bir taşınmaz malda satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilemez.
2. Satış Suretiyle İzale-i Şuyu (Ortaklığın Giderilmesi)
Taşınmazın aynen taksimi mümkün değilse ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilir. Taşınmaz malın satışı, mahkeme vasıtasıyla değil satış memurluğu veya icra dairesi marifetiyle yapılır. Satış açık arttırma yoluyla yapılmalıdır. Ancak tüm paydaşlar bir araya gelerek satışın ortaklar arasında yapılması hususunda oybirliğiyle anlaştıkları takdirde satış yalnızca ortaklar arasında yapılır.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik ( %… ) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.(Y14HD-K.2021/398)
Miras kalan taşınmaz mallar bakımından tapuda intikal şart mıdır?
Muris/miras bırakan adına tapuda kayıtlı olan taşınmaz malı miras yoluyla kazanan mirasçıların, bu taşınmaz mal için ortaklığın giderilmesi davasını açabilmesi için, taşınmazın tapu sicilinde intikalinin gerçekleşmiş olması zorunlu değildir. Böyle bir durum halinde izale-i şüyu davası dilekçesinde taşınmazın murisin adına kayıtlı olduğunun bildirilmesi ve dava dilekçesi ekinde mahkemeye ibraz edilen murisin veraset ilamı gereğince paylaşımın yapılmasını talep edilmesi yeterlidir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Muhdesatın Aidiyeti Konusunda Çekişme
Ortaklığın giderilmesi davasının konusu taşınmazda bulunan ev, bina, yapı, ağaç, tesis gibi bütünleyici parçalar üzerinde mülkiyetin kime ait olduğu hususu ortaklar/hissedarlar arasında tartışma konusu ise, bu uyuşmazlığın ayrı bir dava açılmak suretiyle giderilmesi gerekir. Uygulamada bu davalara “muhdesatın aidiyetinin tespiti davası” denilmektedir. Bu davanın açılması halinde, izale-i şuyu davası yargılamasında, muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sonuçlanması bekletici mesele yapılır. Çünkü, taşınmazda yer alan bütünleyici parçalar/üzerindeki yapılar (muhtesatlar) üzerindeki mülkiyetin kime ait olduğu tespit edildikten sonra bütünleyici parçalar da dahil edilerek ortaklığın giderilmesi davası sonuçlandırılır.
